26 Ekim 2011 Çarşamba

Hayaller aslında gerçek mi?

Trenle geldik buraya, deniz kenarına. Küçük bir oteldeyiz zaten bizden başka misafiri de yok bu kör sezonda. Sonbaharda deniz kenarlarını sevmemin sebebi dalga sesleridir, gri havalarda sahilde bulduğun hafif yaş banklara oturduğunda kulağına dolan dalga sesleri. Tek istediğim bu geziydi, bu iki gün uzun zamandır hayal ettiğimdi.

Onunla geldim buraya. Garip biri. Onunla konuşmak kadar konuşmamak da hoşuma gidiyor. Manzaraya dalıp sadece çevreyi dinleyerek konuşmamak. Ya da ben yazarken o birşeyler okuyor ve bazen birimiz kalkınca kendine hazırladığı kahveden diğerine de yapıyor ya, işte o anları çok seviyorum. Onun göğsünde uyumak da hoşuma gidiyor, ilk seferinde de sevmiştim.

Balkondayım, güneş batıyor. Birazdan yemek için çıkarız odadan, o şimdilik içerde uyuyor. Ben üşüdüm üzerime battaniyeyi aldım, sandalyede sindim oturuyorum. Kısa boylu olmanın avantajını kullanıyorum. Masada minik laptopum var, bu satırları orada yazıyorum. Yazmasam konuşmaya çalışsam, biliyorum dalga sesleri bastırır sesimi. Batan güneşe bakıp mutlu bir nefes alıyorum. Bu günün bitecek olması üzüyor, birdaha bu hissi nezaman yakalayacağımı düşünüyorum. Biliyorum o olmayacak geleceğimde, bunu düşününce kalbim kırılıyor biraz. Bu günü, bu hissi bir daha yakalayamayacağımı biliyorum.

Ya da asla yakalayamayacağımı ve bütün bunların yalnızca kısacık bir hikaye oluşunu.

1 yorum:

selcen karatay dedi ki...

huzurlu hissettiriyor. sanirim kisa ve olmayacak seyler daha gercek. kisa ve olmayacak seyler yasamak, olmayacagini biliyorsan. daha durustce ve her sey net. kisa kisa "you can hide here" anlari. yine de
huzunlu sadece.