26 Nisan 2014 Cumartesi

there is a girl

- Erm, just, there is a girl...
- A girl, ha? Do you like her?
- I like Pringles.I mean this girl... she is incredible...



I dont want to be Pringles.

23 Nisan 2014 Çarşamba

Tekme



Darbesi yine beklenmedik oldu. Fark ettiğimde diz kapağı çoktan karın boşluğuma inmişti ve bu seferki çok daha kuvvetliydi.

Ne olduğunu anlamadan nefesim kesildi. Karnımda ani bir şok yaşamasam da, sanki görünmez eller acı vermeden boğazımı sıkmış da nefesimi kesmişti. Nefes alamıyordum. Ağzımı ne kadar açsam da bir gram hava ciğerlerime dolmuyordu. 

Sonra acı geldi.  

Midem, karnım ve karın boşluğumdaki her hücre acı ve ağrı karışımı ile zonklamaya başladı. Hala nefes alamazken gözlerimin önünde minik ateş böceklerini gördüm. Tansiyonumun acı ve oksijensizlik ile hızla düşmesiydi bu.  Çok acı  verse de kendimi nefes almaya zorladım.

Allah'ım nefes almak bu kadar acır mıydı?

Derinden gelen bir inleme çıkartarak nefes almayı başardım sonunda. Ardından ateş böceklerimin parlaklığı azaldı ve kayboldular. Ben de gözlerimi açtım. Karanlık bir odadaydım, aslında nerede olduğum umurumda da değildi. Yabancı hissettiğim bir yatakta yatıyordum. Nefes alışımı düzene sokmak ve acıya katlanabilmek için kendimi hala zorluyordum. Bir daha asla o iki büklüm halimden düzelemeyeceğimi sandım. Derin nefesler almaya çalıştım, sanki ben denedikçe çevremdeki oda da küçülüyordu. Korkuyordum.

Daha birkaç dakika önce, ki bana saatler gibi gelmişlerdi, onunla yan yana bu yatakta nasıl da normal uzanıyorduk. 

Nefes alışlarımın düzelmesi ve acımın katlanır boyutlara gelmesi ile zihnimin üzerindeki bulutlar kalktı, çevremdeki oda normal boyutlarına ulaştı. Ama bu beklenmedik darbe mutlaka bir şeylere 
zarar vermişti ve bu bir kırıktı, içimden bir şeylerin kırılmasıydı. Bu sefer de kırığın acısı yüklendi üzerime. Darbeden daha kötüydü, bu tarz bir acıyı çekmektense fiziksel acıyı tercih ederdim, çünkü bu çok uzun zaman benimle kalıcı olacaktı.

İlk etkisi soğuk oldu, donuyordum. Zar zor yerimden doğrulup üzerime içinde bulunduğumuz sıcak mevsimle alakası olmayan bir sweatshirt geçirdim. Titriyordum, sanki sweatshirt giymek yerine soyunmuştum. Öylesine kuvvetli titremeye başladım ki, yatağın bile benimle titrediğini hissedebiliyordum. Kırığım çok büyük olmalıydı. Onun titreyişimi fark ettiğini ve bu konuda korku yaşadığını sezebiliyordum. Ama oydu diziyle karın boşluğuma tüm gücüyle vuran. Bu korku neye yarardı?

Sonunda kollarımla kendimi sararak, basınç oluşturarak ısındım. Yaşadığım tüm o acı ve keskin kırık ile yatağın kenarında düz bir çizgi halinde, ondan mümkün olabilecek en uzak kenarda  yorgunluktan bitap uyumaya çalışmak dışında  elimde hiç bir şey kalmadı. 

Uyandığımda ağzımdan kan gelmiş olduğunu fark ettim. Kırık da hala oradaydı, batıyordu.