12 Eylül 2008 Cuma

İş veren, alan, gününü gören...

Bilindiği üzere bitirme projesi alacak bir insan olarak haftanın sadece 1 günü dersim olacak. O da bir tane seçmeli ders zaten (ITB). Üzerine bir de parasızlık ve bolca boş zaman binince ortam bukadar elverişliyken işe gireyim bari dedim. Malum 2. sınıftan beri biryerlere girip çalışmaya çalışıyorum. Ve bunca senedir şunu anladımki çoğu iş veren sizin ağzınızdan "bitirme" lafını duymadan sizi bir çalışan olarak algılayamıyor. Onlar için siz bir stajyersiniz, ki bu çalışma saatlerinizi, size yapılan muameleyi ve maaşınızı etkileyecek. Gün gelip de ağzınızdan "bitirdim" lafı çıktığında (kimi durumlarda "bu dönem bitiriyorum" da işe yarıyormuş) o zaman sizi bir çalışan olarak görmeye başlayacaklar. İlk zamanlar (min 1 ay) yaptığınız iş stajyerden farklı olmayacak. Ancak güzel yanı alacağınız para stajyerlerden iyi... Ne öğrendim, ne yaptım dertlerine gireceksiniz, bu ise çok ayrı bir hikaye.
İşe başladığım ofis şimdiye kadar gördüğüm en büyük ofis, ki sadece alandan bahsetmiyorum. Çok sayıda mimar, şehirci, patron bulundurması bir yana, 2 tane sekreter, 1 tane muhasebeciyi de barındırıyo. Arka taraftaki çalışanlarla ön taraftaki çalışanların haberleşmesi bir sorun gibi görünse de telefonla işler yoluna konmuş gibi. Bukadar fazla çalışanla, bukadar büyük bir ofisin ayakta durabilmesi için tabiki çokca bol paralı iş lazım. Bunu da yeşil sermaye bol bol karşılıyor sanırım... Evet çalıştığım ofis piyasaya herzamanki tasarımları basan, simpaş ve ağaoğluy'la iş yapan, ve patronların taş devrinden kaldığı bir ofis...
Herkezin düşündüğü şu sanırım: ozaman neden orda çalışıyorsun? Cevap 1. paragrafın sonunda bahsettiğim " ne öğrendim, ne yaptım" sorusunda gizli. Tecrübe kazandın (büyük ofis tecrübesi), araştırma yaptın (piyasayı öğrenme), çevre edindin... Biraz da para kazandın tabi.

Ayrıca cumartesileri çalışmıyorlar...