28 Ocak 2015 Çarşamba

aşkı bulmak ve diğerleri

Facebook'ta ne zaman sıkıntımdan depresifleşsem tabiki aylardır yıllardır görmediğim insanların profillerine bakar, bu şu an nerede, çalışıyor mu, aa evlenmiş bu da, bizden de kimsenin çocuğu olacağı yok gibi gereksiz şaşırmalarımı yaşarım.
Tabi bununla beraber eski erkek arkadaşlar / takılmacaların hayatı var. Onlara da herkesin yaptığı gibi bir göz atarım. Lakin şanslı mıym şanssız mı bilmiyorum ama bu bölüm bende oldukça sıkıcı. Heyecanlı birşey yaptıkları yok. Birkaçı evlendi hadi, pek de şaşırtmadı tabi bu durum.

Bugün, dönemlik depresyonumun en ağır günlerinden biri. Son 2 yıldır hayatımda yaptığım herşey yanlışmış gibi hissediyorum. Yaptığım her küçük - büyük manevra yanlışmış gibi. Para kazandım, para harcadım, sevgilimden ayrılmadım, gereksiz insanlarla iş ilişkilerine girdim, gereksiz saydığm insanlarla arkadaşlık ilişkilerimi kestim. Bu 2 sene yoğundu, her anlamda. Ajanda olarak da, duygusal olarak da yoğun bir dönem. Dibini göremeyeceğiniz kadar. Ama içinde de bir bok yok işte. Birikimlerimi kaybettim, arkadaşlarımı azalttım en nihayetinde. Peki ben ne oldum? Gizem'e ne oldu?

Kendimi çok saçma durumlarda savunma durumunda kalıyorum. Haklıyken "özür dilemek" konusunda üzerime yok cidden. Bir arkadaşım sevmediğim birşey mi yaptı, söyleniyorum direk olarak konuşmadan saçma saçma, sonra da özür diliyorum. E ne yapmış oldum, haksızlığını haklı çıkarıp bir de kendimi iğrenç bir insan yerine koymuş oldum. Erkek arkadaşıma böyle yapmazdım, bu günlerde buna da başladım. İğrençliğim buradan öte, geçen gün kızdığım konuda haklıydım oysa.

İnsan ilişkileri ilginç, sürekli poker oynuyorsunuz sanki. En samimi arkadaşları geçtim ama, genel bir masa oyunu havası var. Yada benim bu "kafa gidik" halim herşeyden şüphelenmeme yol açtı.

Yok, şimdi yine aynı şeyi yapıyorum. Herşeyden şüphelenmemin sebebi benim kafamın gidik olması filan değil gerçekten insanların bana attığı kazıklar yüzünden. Yine karşı tarafların haksızlığını haklı çıkarıp bir de kendi adıma özür diliyorum, hale bakın, rezalet!

İçimde söylemek istediğim çok şey biriktiriyorum, farkındayım sağlıklı değil. Çoğunun da son kullanma tarihi geçti, şimdi söylesem hiç bir değeri kalmayacak. İçimde kaldılar ama, hala cam kırıkları sanki batıyor yahu!

Şeytan diyor böyle üstü kapalı blog yazıları ile kendini "bir depresifin (ama dürüst sır saklayanın) hatıra defteri" yazıp kendi kendine yine özür dileyeceğine, aç torbayı yaz her boku. Ha çok çıkacağından değilde, rahatlar mıyım acaba yazıları böyle yazsam blogta facebookta filan yayınlasam. 3-5 "like" alınca OH mu diyeceğim sanki? Yooo... Bunun da farkındayım.

E Gizem, nasıl rahatlayacaksın?

Ne olacak sana?

Tanıyor musun şu an kendini?

Başlıkla bambaşka bir yazı oldu, halbuki facebookta gördüğüm pek samimiyetim olmayan çok saftirikçe (oldukça iyi ama pek mıymıy) bir kızın evlendiğini, çok mutlu göründüğünü ve bence bunun tamamen o hafif salak saftirikliği ile bağlantılı olduğunu yazacaktım. E yapcak birşey yok, belki google'da başlıktan etkilenip 1-2 kişi linke tıklar.