21 Nisan 2008 Pazartesi

mezun- iyi niyet

Çok fazla yazı olmuş olabilir mezun olmak hakkında. Ama tahmin edersinizki gündem bu. Daha bu sabah 10 senelik en yakın arkadaşım olan insana yıllık yazısı yazmak zorunda kaldım. Zorunda kaldım diyorum çünkü şaka gibi geliyor, daha geçenlerde ortaokul mezuniyetine kiminle gitsek diye kafa patlatıyorduk, ondan hemen sonra liseden mezun olduk, öss filan daha yeni olmadı mı?

Bu şaşkınlığım sadece samimi arkadaşlarımın mezun olmasından dolayı değil tabiki; ben nezaman mimar sıfatını elde ettim? Ne zaman mimarlık adına birşeyleri kafama soktum da bilgi sahibi oldum? Geçenlerde işletmede okuyan bir arkadaşım bana inşaat hakkında birşey sormuştu, deprem için binaların sağlamlaştırılması hakkında. Ona bildiklerimi anlattıktan sonra "sen mimar olmuşun" dedi bana, şaka yaptığını var saydım güldüm geçtim ama gel gelelim adam ciddiymiş çünkü bunun peşinden oldukça ciddi inşaat soruları gelmeye başladı, baktım cevap verebiliyorum elimden geldiğince. Ama ben nezaman öğrendim bunları?

Ben ki hiç bi derste süper başarı filan yakalamadım, notlarımdan okadar azı aa ki inanamassınız. İlk 2 sene zaten hiç çalışmadım. Okulumuz da iyidir ama yani sihirli değneği yok sonuçta.

Ağıza yüksek lisans başvuruları, olasılıkları ve hayalleri alındıkça bu şaşkınlığı tahmin ediyorumki çoğumuz yaşıyoruz. Hele ki işe giren insanlar alacakları maaşları öğrenince onlar kazanmış gibi değil de iş verenler onlara acıyıp da bu meblayı veriyormuş gibi hissediyorlar. Mütevazilik mi denir, salaklık mı yoksa güven eksikliği mi bilmiyorum ama durumlar böyle.


Yurt dışında da güzel okullar var ama beni neden kabul etsinlerki?

8 Nisan 2008 Salı

God! Make me Manga!



Hayatın dönemeçleri vardır ya hani tüm gidişatı değiştirir, döndürün beni oralardan.

resim

6 Nisan 2008 Pazar

Yapısız Kalmaca ve Kullanımı



Proje dersinin olmadığı bir dönem her nekadar rüya gibi geçer diye düşünülse de pek de öyle olmuyor. Yarışmalarla telafi edeyim dedim, ilk yarışma olarak Taşkışla koridorlarının düzenlenmesi ve sergi alanları üretilmesi gibi bir yarışmaya girdik bir mansiyon kaptık(Gürbey Hiz ile) . 2. olarak da TOTEM e girmekteyiz ancak bu 2 yarışmada da herhangi bir bina tasarlamış değiliz. Ofis olarak bu haftalarda sıkça uğradığım Mimarhane, Galata Meydanında Mimar Sezin Akkaya'nın kurduğu, güzel işler çıkaran bir ofis; ancak orda da bir yapı çizmek nasip olmadı. Yapısız, binasız bir dönem bu.

Aslında bu yapısız boşluk benim için iyi de oldu zannediyorum ki. İç mimarlık, dekorasyon, hele hele endüstri ürünleri tasarımı heran kendimi uzak hissettiğim ve "profosyonelleri yapsın aman abi ben karışmayayım" dediğim dallardı, şimdi az da olsa fikrim oldu, iyi oldu hoş oldu.

Bu senelerin mimarlık modası (moda demek ne derece doğru bilmiyorum), mimarlığın farklı disiplinlerle bağlantı kurması ve tasarımın yaratılmasında farklı disiplinlerin önemli rol alması zannediyorumki. Bu durum mimarlık eğitimine de yansımış durumda, çoğumuz mezun olmadan en azından 1 kere bir film çekmişizdir, kolaj yapmışızdır. Tabiki bütün akademisyenler bu yönde eğitimlerini geliştirmiş filan değil. Okulda zaten garip bir yönetim hiyerarişisi olduğunu belki de en acı yoldan daha yeni öğrenmiş durumdayım, ve bu durum bir tiksinmeye yol açmıyor da değil. Akademisyen olarak kalmak isteyen insanlara sabır diliyorum.

Güzelce bir blog buldum.