29 Aralık 2011 Perşembe

Christmas Carol

Christmas Card to Friends from Stephen Fitzgerald on Vimeo.


Şimdi biraz daha sıcak bakıyorum yeni yıla...

28 Aralık 2011 Çarşamba

Not a story, brutal truth this one

"what if I will be the girl who is telling stories all the time, but never has a real one?"

27 Aralık 2011 Salı

15 Aralık 2011 Perşembe

Değişti, elimde değil

Çok saçma bir gün yaşıyorum. Akşamdan kalmayım, başım çatlıyor. Kız arkadaşım Deniz telefonla aramasaydı muhtemelen akşama kadar uyurdum. Telefonla uyandırıldığımda nerede uyuyor olduğumu algılamam bile birkaç dakikamı aldı. Deniz de sesimden halimi fark etmiş olacak ki, bir süredir sesinden eksik etmediği öfke ve nefret tınısını arttırdı. Bu durum yaklaşık iki haftadır sürüyor. Tam dört aydır çıkıyoruz. Onunla ilk tanıştığım dönemi hatırlıyorum, tamam demiştim, hayatımda olması gereken insanı buldum. Ama son iki haftadır sanırım Deniz böyle düşünmüyor artık. İstemeden bir şey mi yaptım, onu incittim mi diye çok düşündüm başlarda, ama bir sonuca ulaşamadım. Bir şeyler değişti, bitti onun gözünde… Belki de başkalarıyla birlikte olmak istiyor artık, bilemiyorum. Ve sanırım beni bu Pazar günü Cihangir’de sürekli gittiğimiz kafeye benden ayrılmak için çağırdı.

Gözlerim yanıyor, soğuk rüzgar gözlerimi yaşarttı yine. Deniz’in beni böyle görmesini istemiyorum, ağladığımı zannetmesin. Bir paket sigara almaya bakkala giriyorum, Tanrım içerisi iğrenç kokuyor. Dün akşamki votkalardan zaten yerinde duramayan midem daha da bir hareketleniyor kokuyla, kendimi zor dışarı atıyorum. Soğuk havayı kutsayarak ciğerlerime çekiyorum bu sefer. Sigaramı yakıp çok da oyalanmadan kafenin yoluna koyuluyorum, geç kalmak istemiyorum. Bekletilince daha da kızgın oluyor Deniz, çekilmiyor doğrusu.

Yaklaşık on dakika erken vardım kafeye. Zaten içeride oturmak istemediğimden bahçe kapısına yöneldim. Herkesin ortasında, kapalı bir mekanda bu konuşmayı yapmak istemiyorum. İçeri girdiğimde bahçede oturup kitap okuyan Esra’yı fark ettim, aslında bir tanıdık görmek istemiyordum ama yine de selam verdim. Bu kız hep hüzünlü bakıyor sanki, yüzü hep soru sorar gibi. Panik kaplıyor aklımı, aceleyle masaya geçip beklemeye koyuluyorum. Bu sefer de o geç kalıyor ama bir şey söylemeyeceğim bu konuda. Yüzünde garip bir gülümseme var, sanki ortada çok komik bir şey varmış da kahkahasını bastırmaya çalışıyormuş gibi görünüyor gözüme. Sinirleniyorum içten içe. Heyecanla halimi hatırımı sormaya koyuluyor, alelacele cevaplar veriyor, iyiden iyiye sinir ediyor beni. Ve sonra yüzüne bana çok sahte gelen bir hüzün ifadesi yerleştiriyor ve basmakalıp ayrılık cümlelerini sıralamaya başlıyor. Hiç birini duymuyorum, kafeden kalkınca Fatih’i arayayım, her zaman gittiğimiz kahvaltıcıya gidelim diyorum kendi kendime. Derken karşımdaki soru soran gözleri fark ediyorum, “tamam” diyorum, “nasıl istiyorsan öyle olsun”. Kahroldum zannediyor bu sefer de, bu ayrılığın bana nasıl iyi geleceği ile ilgili saçmalamaya başlıyor. İçimden küfretmeye başlıyorum. Neyse ki bu eziyet bir saat sonunda bitiyor. Masadan kalkarken iyi günler diliyorum o ise kalkıp bana sarılıyor. Kendime iyi bakmamı tembihliyor.

Tokat yemiş gibiyim. Dört ay önceki Deniz’i düşündüğümde bu olanlar hiç mantıklı gelmiyor, kafam karmakarışık. Kafeden çıkarken Esra’nın oturduğu masaya bakıyorum, kalkmış. Bir yandan da onu da kahvaltıya çağırabilirdim diyorum içimden.

Hayatımın son 5 ayında tüm ilişkilerim, arkadaşlarım, ailem, mesleki halim ve duruşum ve tüm bunlarla ilgili kavramlar hakkındaki görüşümün yanlış olduğu ortaya çıktı. Hepsini değiştirmek çok acı veriyor şimdi. Ameliyat gibi.

11 Aralık 2011 Pazar

Bahçe

Cihangir'de sevdiğim bir kafedeydim. Sigara içmememe ve soğuğa rağmen bahçede oturup kitap okuyordum. Güneşin ara ara bulutların ardından çıkıp içinizi ısıttığı günlerdendi, kafenin bahçesindeki minicik havuza yansıyordu ışığı. Şehrin ortasında kalmış, ancak griye direnen küçücük bir yeşildi bu bahçe. Soğuk hava ve iş tempom elverdiğince oraya kaçar kafe sahiplerinin kendilerinin yaptığı güzel bazlama sandviçlerden yer, bitki çaylarından içerdim.

Kitabıma biraz ara vermiştim ki Emre girdi kafenin bahçe kapısından. O anki duygu yoğunluğum, panik dalgam o kadar yoğundu ki patlayıvereceğim sandım. Onun için haftalarca uğraşmıştım, sırf beni fark etsin diye, onunla “tesadüfen” karşılaşmak için neler yapmamıştım ki? Ama o tutup en beklemediğim anda karşıma çıktı işte.

Güzel köşeli hafif esmer yüzü, gözlerinin önüne düşen dalgalı kestane saçları ve sıcacık bakan parlak gözleri vardı. Aramızda bir şeyler geçmesi için, bana ilgi göstermesi için neler vermezdim… Emre’yle tanıştığımdan beri hayal gücüm durmuyordu, hayallerimde ilk önce o beni fark ediyor ve bir yerlere bir şeyler içmeye davet ediyordu. İçkiler içilirken sohbet çok keyifliydi, geceyi noktalamayı ikimiz de istemiyorduk. Beni evine davet ediyordu, salondaki kanepesinde şarap içmeye ve konuşmaya devam ediyorduk. Derken sevişecektik, çok uyumlu olacaktık, elbette mükemmel olacaktı. Sabah kalkıp toparlanıp gitme ihtiyacı duymayacaktım bu sefer, uyanmamız mutlu olacaktı camdan güneş dolacaktı odaya. Biz o akşamdan kalma halimizle tekrar sevişecektik. Ardından biraz utanarak “kahvaltı etmeye gidelim mi bir yerlere?” diye soracaktı. Hiç birimiz soğuk tarafı oynamaya çalışmayacaktık.

Gözümün önünden geçen hayaller aralandığında bana doğru gülümsediğini ve selam verdiğini gördüm. Karşılık verdim, ayağa kalkmaya hazırlanıyordum ki, dönüp başka bir masaya oturdu. Tüm hayallerimin benden çekilip alındığını hissettim o an, gözlerim doldu. Sonraki yarım saati kitap okuyormuş gibi yaparak geçirdim, toparlandım ve çıkarken oturduğu masa tarafına baktım, görmedi beni.

Şimdiyse platonik bir durumu bu kadar büyüttüğümden için için kendime kızarak gözlerimden yaşlar süzülerek evime doğru yürüyorum.

5 Aralık 2011 Pazartesi

alkol-ik

Hani sert bir içki içersiniz boğazınızı yakar, midenizi kavurur ya, aslında beyninizi temizler o tüm kanalları açar. Öyle bir temizlik ki 1 lokmasıyla yakar geçer, sistemi yeniden başlatır, temiz olarak. İşte öyle bir alkole muhtacım şuan. Eminim içtikten sonra yüzümde salak bir sırıtış olacaktır.