6 Nisan 2008 Pazar

Yapısız Kalmaca ve Kullanımı



Proje dersinin olmadığı bir dönem her nekadar rüya gibi geçer diye düşünülse de pek de öyle olmuyor. Yarışmalarla telafi edeyim dedim, ilk yarışma olarak Taşkışla koridorlarının düzenlenmesi ve sergi alanları üretilmesi gibi bir yarışmaya girdik bir mansiyon kaptık(Gürbey Hiz ile) . 2. olarak da TOTEM e girmekteyiz ancak bu 2 yarışmada da herhangi bir bina tasarlamış değiliz. Ofis olarak bu haftalarda sıkça uğradığım Mimarhane, Galata Meydanında Mimar Sezin Akkaya'nın kurduğu, güzel işler çıkaran bir ofis; ancak orda da bir yapı çizmek nasip olmadı. Yapısız, binasız bir dönem bu.

Aslında bu yapısız boşluk benim için iyi de oldu zannediyorum ki. İç mimarlık, dekorasyon, hele hele endüstri ürünleri tasarımı heran kendimi uzak hissettiğim ve "profosyonelleri yapsın aman abi ben karışmayayım" dediğim dallardı, şimdi az da olsa fikrim oldu, iyi oldu hoş oldu.

Bu senelerin mimarlık modası (moda demek ne derece doğru bilmiyorum), mimarlığın farklı disiplinlerle bağlantı kurması ve tasarımın yaratılmasında farklı disiplinlerin önemli rol alması zannediyorumki. Bu durum mimarlık eğitimine de yansımış durumda, çoğumuz mezun olmadan en azından 1 kere bir film çekmişizdir, kolaj yapmışızdır. Tabiki bütün akademisyenler bu yönde eğitimlerini geliştirmiş filan değil. Okulda zaten garip bir yönetim hiyerarişisi olduğunu belki de en acı yoldan daha yeni öğrenmiş durumdayım, ve bu durum bir tiksinmeye yol açmıyor da değil. Akademisyen olarak kalmak isteyen insanlara sabır diliyorum.

Güzelce bir blog buldum.


Hiç yorum yok: