28 Şubat 2010 Pazar

Algı / Proje Sunumları 01

Algı: Birşeye dikkatini yönelterek o şeyin bilincine varmak.

Öyleyse; algı bir şeyi fiziksel olarak tanımlamak sayılabilir mi? Bu sorunun cevabı hayırdır. İnsanın gördüğü, duyduğu veya dokunduğu bir şeyi kişisel olarak anlaması, yorumlaması olarak açıklayabiliriz. Kimyada “Türevini almak” diye bir tanım vardır, bir madde üzerine yapılan işlemler sonucunda başka bir madde elde edilmesi anlamına gelir. Algıyı da gözlemcinin baktığı şey ile gördüğü şey arasındaki türev alma işlevi olarak tanımlayabiliriz. Ya da başka bir yaklaşımla algı kişinin gözündeki bir filtreleme sistemi olarak da tanımlanabilir. Filtreleme olarak tanımladığımız olay yalnızca süzgeçten geçirme değil dönüştürme anlamına da gelmektedir. Bu filtreleme ile belli bir fiziksel (tanımlı) çevrede yaşayan insanların, çevreyi algılamaları ve tanımlamarı her insana özgü olacak, dolayısıyla farklılık gösterecektir. Bu filtrenin unsurları arasında karakter, eğitim, tecrübeler, gereksinimler, dil, inanç, önyargı, korkular, istekler sayılabilir, ve bu liste uzatılabilir. En basit örnek olarak her insanın gözü renkleri aynı frekansta algılamayabilir, bu tamamen gözle ilgili olan fiziksel bir farklılıktır, tıpkı bilgisayar monitörlerinin renk skalalarının farklılığı gibi. Bahsettiğimiz bu filtrelemenin yalnızca fiziksel yeterlilikle ilgili olmadığını hatırlatmak gerekirse, tüm renkler hali hazırda etkilenmiştir.

Saf algı olarak tanımlı, insanların ulaşabildiği ve filtrelemeden geçirmediği bir algının olduğunu varsayalım. Eğer saf algı farklılaşmamış, anlık algı olarak tanımlanırsa; ilkel insanların algılarının saf algıya yakın olduğunu söyleyebilir miyiz? İlkel insanın saf algıya ulaşmasındaki en büyük engeli; tecrübesizliği, tecrübesizliğin getrdiği cahilliği ve cahilliğin getirdiği inançlardır. Bu durumda farklılaşmamış kişilikler ve tecrübeler de saf algıyı bozar sonucuna varabiliriz. Günümüz insanının algı filtresindeki unsurların arasında onun önceki tecrübeleri ve eğitimi sayılırken, bu filtrelemeyi kaldırıp saf algıya yaklaşma yolunda, ilkel insan örneğindeki gibi tecrübe ve bilgi eksikliği engeli karşımıza çıkıyor.


Man Ray’in 1923 yılında hazırladığı Le Retour la Raison (return to reason) videosunda 00:07 ila 00:16 arasında gördüğümüz görüntüler günümüzde izlendiği zaman bozulmuş bir televizyon ekranı görüntüsü olarak algılanabilir. Ancak 1923’te henüz televizyonun olmadığını düşündüğümüzde, algının zamanla ve tecrübe farklılıklarıyla değişkenlik gösterdiğini söyleyebiliriz. Man Ray de o görüntüleri kar yağışı olarak düşünüp hazırlamıştır. Daha önceden tecrübe etmediğimiz görselleri, görsel algı sürecinde kullanamadığımız bir gerçektir. Bu konuya başka bir örnek de Fight Club (Dövüş Klübü) filminde görülebilir. Filmde sinema salonunda makinist olarak çalışan karakter çocuk filmleri arasına tek karelik porno film montajı yapmaktadır. Filmi izleyen ailelerden ebeveynler bu olayı farkedebilirken daha önce cinsel içerikli film tecrübesi olmayan çocuklar için o görüntü algılanamaz.

Toplumun sanat eserlerini algılaması bu durumda nasıl sınıflandırılabilir? Genelleme yapmak gerekirse toplum, sanatla mesafeli durur görünmekte ve bu durum toplum açısından sanat pratiği eksik olarak tanımlanabilir. Her insanın belli bir sanat kavrayışı olduğunu varsayarak yola çıkarsak da bu kavrayışın değişkenliği üzerine düşünmek gerekir. Saf algı kavramından oldukça uzakta duran bu konu, bilinen ile bilinmez arasındaki algı kapısı ile belki açıklanabilir.


Mimari mekan algısı da yalnızca fiziksel tanımlamalardan oluşmayan, mekanın üstlendiği anlamlar ve izleyicinin mekandan edindiği tecrübe olarak nitelendirilebilir. Bu algıda yine izleyicinin kendine ha filtresi devrededir ayrıca filtreleme yanında baskın bir şekilde mekanın direttiği kurallara da devrededir. Özellikle mekanın koyduğu yasaklar izleyicinin (observer) algısını şekillendirir.

Sonuç olarak algı her açıdan soyut, kişisel, saptanamaz ve sınırlandırılamaz bir kavram olarak karşımızda. Karakterimiz, tecrübelerimiz, ihtiyaçlarımız gibi unsurlarla yapılandırdığımız filtre sistemi ile gördüğümüz şeylerin türevini alarak algıya ulaşıyoruz.

13 Şubat 2010 Cumartesi

quote

"Should I kill myself, or have a cup of coffee?"
— Albert Camus

12 Şubat 2010 Cuma

Bugün

iyiki yağmur yağıyor.